Sevgili arkadaşım Şakir ve Mehmet

  1979'da edebiyat ve sanat dünyamızın belirgin özelliklerini fark edecek kadar edebiyatla ilgilenemedim. neler okudum bu yıl hatırlamak için oturup bir parça düşünmem gerekli. dergi olarak maverayı bile elimizden geçtiği halde doğru dürüst izleyemedim. bir iki dergiden bir iki yazı ve şiirdir okuduklarım. Yeni Devir'in sanat sayfalarını günlük gazete okuma sürati içinde gözden geçirdim. Neticede " Artık eskisi gibi edebiyatı izlemiyorum." demiyeceğim, zira hiçbir vakit bir edebiyat ve sanat izleyicisi olamadım. Ama yine de edebiyattan yorgunum.

 Peki bu tür soruların, anketlerin muhatabı olması gereken kişiler nerede? Eleştirmenler. 79'da ne oldu, 69'da ne oluyordu izlemiş bilmiş olanlar. işi bu olanlar. Edebiyat dünyamız bu yönden pek fakir. Bakıyorsunuz ortada pek çok iş var. Yapacak insan yok. Bu nedenle sağdan say beş on, soldan say beş on kişi hem şair, hem hikayeci, hem eleştirmen, hem denemeci, hem tüccar, hem fıkra yazarı hem de (hatta) hamal.

  Bu nedenle yalnız benim işim sadece şiir, benim işim çıkan eserleri, basılan şiirleri, öyküleri etkilerini, etkinliklerini hesab ederek zihnimde tertiplemek değil de desem hiç kimse "böyle bir soruşturmada ne işin var o zaman" demiyor. Ama ben soruyorum kendime. Sahi ne işim var? Ve cevaplıyorum. Madem sormuşlar...

 Ve fakat ki böyle düşündüğümden yola çıkmış değilim. Bir de İstanbul'dan telefon gelince, ciddiyetle açtım soruları önüme:

  1979 yılında edebiyat ve sanat dünyamızın belirgin özellikleri nelerdir?

  Soru bana pek kasvetli geldi. Düşünün, sınavda, cevabını bilmediğiniz sorularla karşılaşınca nasıl olursunuz.

  O nedenle çabucak, o durumdaki bir öğrencinin atılışıyla ikinci soruya baktım.

  1979 yılında basılmış eserler ya da dergilerde yayınlanmış ilginç bulduğunuz yetkin düzeyde ürünler hangileridir?

 Gördüm ki bu iki soru aslında kabuğu ve içinde bir tek ceviz.

  Acaba geçen 365 günün bir özelliği mi olmuş. Olmuş mudur? Yoksa bu yılda hiç olmazsa son 20 yılın özelliği içerisinde mi aramalı. Cevap yerine sorunun zaman sınırı üzerine durmakta haksız olmayız herhalde. . 1979 diye belirleyince yaşanan belli bir vaktin özellikleri üzerinde duruluyor demek. Siyasi olaylar, sosyal olaylar. Bunlar edebiyat ürünlerine yansıyacak yol katetti mi sanatkarlarda.

  son 22 aylık iktidar döneminde ve ondan sonraki 3 aylık iktidar döneminde batı güdümündeki Türkiye'de önemli yön ayarlamaları yapıldığını savunuyoruz. Türkiye sanayileşen ve ağır sanayi girişimlerinde bulunan bir ülkenin, kanı bitlenen bir devletin alıp başını nerelere gideceğine dair -Batı'nın midesini bulandıran bir örnek- sergilemeye başladı 1975-77'de. Bildiğimiz ama asıl halkın, bir kısım aydının da anlaması için binlerce kez tekrarlanması gereken olaylar.

  Yüz ve daha fazla milyar ödenek isteyen Müslüman ağır sanayi ustaları, kırk milyara falan razı olmuşlar çarnaçar. Ama erken seçim hilesi veya darbesiyle gelen batıcı kadro ilk iş olarak bunu bir kaç milyara indiriverir. Bir sonra gelen ise kuşa çevirir. Bu politika sadece yerli tank, uçak ve fabrika tezgahı yapımını, Türkiye'nin mal pazarı olmaktan kurtulma girişimlerini durdurmakla mı kalmıştır? Bundan ibaret midir? bunun yakından ilgisi olsun yada olmasın, esnafa, köylüye, öğrenciye, kentliye işçiye, işverene, memura, devlet adamların uzanan piskolojik etkileri, hatta küt diye fizik etkileri ve irade ve teşebbüsleri güdükleştiren, bunlara şahsiyet bozuklukları katan uzantıları olmamakta mıdır? Olmaktadır. Ama acaba henüz bunların edebiyatından, sanatından söz edilebilir mi?

  Evet işte bu siyasi yansıyışlardan bakılınca Müslümanlar için söz konusu olan, bütünüyle son yarım asrın irdelenmesi ve sanat eserine aktarılmasıdır denebilir. Bu süreç 1979'da nasıl bir özellik göstermiştir, bunu yakından bilmiyorum.

  siyasi olayların kaliteli sanat eseri olarak dışlaşması suyun yer altı serüveni gibi, bilincin sanatsal algılamanın iç tabakalrındaki geçişlerinden sonra olmalı. Materyalist eğilimli sanatta bunların çabuk çabuk biçimlenişini ve su yüzüne çıkışını ve parlayıp sönüşünü gözlemleyebilirsiniz. İslamcı sanatta ise geniş bir zamn diliminin tarihi bir pota içinde yoklanışı ve özümlenmesi var. ( yada böyle olmalı) Ağır bir oluşum. Yumurtadan çıkan timsahın oluşu, (sadece bir timsah) insan yavrusun ise yılları bulan bakım ve.

  Mavera2ya gelen okuyucu mektuplarında, bu ağır oluşumun kaliteli ürünlerine benzemeyen heyecanlı, çabuk ürünlere rastlanıyor. Aşağı yukarı her mektuptan bir Afganistan şiiri çıkıyor. Hemen hepsi gençlik kanıyla yazılmış, sanatla ilgisi pek olmayan (güzel) öfkeler. "marksist köpeklere" , "kapitalist maymunlara" bağırıp çağırmalar.

  Henüz genç yaştaki bu insanlara sanat duyarlılığını ideolojik heyecanlar hırpalıyor. Henüz dinlenmemiş sanat birikimlerinin harcanmasına neden oluyor. Mavera'yla tam 3 uzun yıldır gelen okuyucu mektuplarına onlardan çıkan edebiyat çalışmalarına (yakından) şahit oldum. Bunların içinden nasılda beklenmedik umutlu çalışmalar çıktı. Ama bunların yanında o kötü kullanmalar ne kadar da çok. Bu alet etmeler en çok şiirin başına geliyor. (sözünü ettiğimiz ideolojik heyecanın ve acelenin sanat birikimlerini veya gelişimini harcayışı hikayelere pek yansımıyor. Hikaye hem sayıca az, hem de hikaye şiire nazaran çok daha uzun bir yazma zamanı istiyor. Bu uzunca zaman öfkeyi yatıştırıyor olabilir.)

  Bunlar bir boşalma, bir defetmeden ibaret kalsa iyi. Ama aynı isimlerden aynı türde çalışmalar gelmesi düşündürücü diyecektim. Ama, bilmiyorum, bunlar gerçek anlamda sanatkarlar değil ki. Yüzde doksanı bir iki yıl içinde bırakacak bu işi. Ama acaba böyle değil de, gelişmesi yarım kalmış, kısır sanatkarlar mı türeyecek. Ve insanlar neden sohbete talip değiller. Hiç kimse de sohbete tahammül yok. Gençlerin çoğu söylenenlerin içindeki sert kelimelerin çıkardığı sese kulak veriyor.

  İdeoloji gerek elbet.

  Fakat kişilerin ideolojiden paylarına düşen ne? Henüz elde edebildikleri parça ne kadar.

  Henüz az. Henüz yeterince kavranmamış. Zira henüz kapları, alabilsin için açabildikleri avuçları küçük.

  1979'da neler mi olmuş. Yazıp çizenler kendilerince ne gibi özellikler tespit etmişler? Bunları sorduğunuz soruşturmasına verilen cevaplar arasına benim bu istenenden ayrı görünümlü bulacağınız mektubumu da katıp yayınlarsanız, kabahat benim mi?

  selamlarımla.



Cahit ZARİFOĞLU
Yedi İKlim (haziran 2014)


YAŞAMAK


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cahit Koytak-Susma Sanatı

Yedi Güzel Adam

Anası Yok Çocuklar İçin Şiir